TİHV - Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanun Tasarısı’na ilişkin Görüşler

madde14 sitesinden
Jaakpaat (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 08.58, 27 Nisan 2016 tarihli sürüm (1 revizyon içe aktarıldı)
(fark) ← Önceki hâli | En güncel hâli (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Şuraya atla: kullan, ara

 Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanun Tasarısı’na ilişkin TİHV Görüşleri


3 Mayıs 2012 tarihi itibari ile TBMM’ye gönderilen Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanun Tasarısının varlığı uzun yıllardır sığınma sistemine düzenleyecek özel bir yasası olmayan Türkiye için önemli bir adımdır. Fakat bu tasarının mevcut hali ile yasalaşması, özellikle içerdiği bazı maddeler açısından insan hakları açısından ciddi kaygılar uyandırmaktadır. Bu sebeple, Türkiye İnsan Hakları Vakfı olarak ilk değerlendirmemiz sırasında tespit ettiğimiz aşağıda sıraladığımız maddelerin yeniden gözden geçirilmesinin oldukça önemli olduğuna inanmaktayız.



  • Mevcut Kanun Tasarısında, daha önce Sivil Toplum Kuruluşları ile paylaşılan taslağında yer alan ayrımcılık yasağını tanımlayan 4. Maddesinin[1] çıkarılmış olması kaygı vericidir. İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Sivil toplum kuruluşları ile paylaşılan “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanun Tasarısı” içerisinde yer alanAyrımcılık Yasağı (Madde 4) maddesinin içerisinde cinsel yönelim ve cinsel kimlik ifadelerini de içerecek şekilde eklenmesi kanunda yer alan haklara erişim konusunda ayrımcılığı yasaklaması açısından önemlidir. Aksi halde kanunda belirtilen haklara

“Bu Kanunun uygulanmasında; cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel kimlik, ırk, renk, etnik veya sosyal köken, kalıtımsal özellikler, dil, din, inanç, siyasi veya diğer düşünceler, medeni hal, servet, doğum, özürlü olma, yaş veya benzeri unsurlara dayanılarak ayrımcılık yapılamaz.”


  •  Kanun Tasarısının 3. Maddesinde (Özel ihtiyaç sahibi) yer alan ““Psikolojik, bedensel ya da cinsel şiddete maruz kalmış kişi” ibaresinin, LGBT sığınmacıları da daha etkin şekilde kapsaması amacıyla aşağıdaki şekilde değiştirilmesi oldukça önemlidir. Bu değişiklikle kanun, cinsel şiddete maruz kalan ve böyle bir şiddete maruz kalma ihtimali yüksek olan LGBT mültecileri daha etkin şekilde koruyacaktır. Öneri;

"Psikolojik, bedensel ya da cinsel şiddete maruz kalmış veya kalma ihtimali olan kişi” olarak değiştirilmelidir.



  • Kanun tasarısının 65. Maddesinde yer alan “başvurular bizzat yapılır” ibaresinin, özellikle idari gözetim altında bulunan uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişilerin sığınma sistemine ulaşmalarında engelleyici olması muhtemeldir. Bu maddenin (mevcut uygulamalarda yaşanan problemler ışığında değerlendirilmesi sonucu), idari gözetim altında bulunan bir çok uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişilerin sığınma sistemine dahil olamayarak insan haklarının ihlal edilmesine sebebiyet verebilir nitelikte olması endişe vericidir. Öneri;

“başvurunun bizzat yapılamaması durumunda kişinin yasal temsilcisi veya avukatının kişi adına başvuru yapabileceği” eklenmelidir.


  • Mevcut durumda sığınma sisteminde yaşanan ciddi problemlerden biri, uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişilerin transit bölgelerde sığınma sistemine ulaşamamalarıdır. Bu nedenle sığınma sistemine olumlu bir katkısı olması istenen kanun tasarısının Başvuru yapmayı tanımlayan 65. Maddesi 2. Fıkrasına “transit bölgeler”ibaresi eklenmelidir.


  • Kanun tasarısının genelinde sığınmacıların prosedür, itiraz vb. konularda bilgilendirilmesinin kişinin anlayacağı dilde olmasına dair herhangi bir ibare geçmemektedir. Oysa Türkçeyi bilmeyen kişilerden bahsettiğimizi göz önünde bulundursak anlayacakları bir dilde yapılmayan herhangi bir bilgilendirmenin hiçbir anlamı olmayacağı açıktır. Bu durum da kişilerin hak ve yükümlülüklerini bilmemelerine bu nedenle hak kaybına sebebiyet verecektir. Bu sebeple kanunun ilgili tüm maddelerinin bu açıdan gözden geçirilerek, maddelere “vatandaşı olduğu ülkenin dilinde veya anlayabileceği dilde bilgilendirilir” ifadesi eklenmelidir. Bu maddelere örnek olarakMadde 68(4), 70(1) verilebilir. Fakat bu maddelerin bu iki madde ile sınırlı olmadığının altını çizmek isteriz.


  • Kanun tasarısının ikamet zorunluluğu ve bildirim yükümlülüğünü tanımlayan 71. Maddesinde ikamet yerinin belirlenmesine ilişkin herhangi bir kıstas tarif edilmemiştir. Bu ifadenin olmaması, özellikle LGBT mülteciler düşünüldüğünde oldukça olumsuz bir durumdur. Mevcut uygulamalarda da ikamet ilinin belirlenmesi kişilerin bireysel durum ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulmadan yapılmaktadır. Oysa mevcut durum bunun mülteciler açısından oldukça endişe verici bir duruma sebebiyet verdiğini, kimi LGBT mültecilerin diğer illere göre daha tutucu illerde yaşamaya gönderildiklerinde şiddette dahi maruz kalabildiklerini göstermiştir. Bu sebeple söz konusu yasa maddesine “ikamet ili belirlenirken kişinin bireysel durumu ve ihtiyaçlarının göz edilmesi” gerekliliğine dair bir ifade eklenmelidir.


  • Kanun tasarısının “Başvurunun geri çekilmesi veya geri çekilmiş sayılmasını” tanımlayan 77. Maddesi vakfımız açısından oldukça endişe vericidir. Maddenin özellikle(b), (c), (ç), (d), ve (e) bentleri, mülteci ve sığınmacıların ruhsal durumları da göz önünde alındığında uluslararası korumaya ihtiyaç duyan kişiler açısından onarılamaz sonuçlara sebebiyet verebilir. Örneğin, (d) bendinde geçen kişisel verilerin alınmasına karşı çıkmanın başvurunun geri çekilmiş sayılmasına sebebiyet vermesi oldukça geniş yorumlanabilecek ve idareye geniş bir takdir yetkisi vermektedir. Buna ek olarak kayıt ve mülakatta yükümlülüklerine uymamayı bir sebep olarak tanımlayan (e) bendi, kişilerin anlayacağı dilde bilgilendirilmeme olasılığını da göz önünde bulundurduğumuz da bir insan hakkı olan sığınma hakkına ulaşamama gibi oldukça korkutucu durumlara sebebiyet verebilir. Bu maddenin yeniden gözden geçirilerek önemli bir insan hakkı olan sığınma hakkına erişimi engellemeyecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.


  • Ek olarak yine 77. Madde deaçıklanan başvurunun geri çekilmiş sayılması kararına itiraz edebilme hakkını sağlayabilmek için maddeye “Başvurunun geri çekilmesi kararının gerekçesi ile yazılı olarak başvuru sahibi, avukatı veya yasal temsilcisine tebliğ edilmesi” ibaresi eklenmelidir.


  • Kanun tasarısının 79. Maddesi Hızlandırılmış prosedürü tanımlamaktadır. Öncelikle hızlandırılmış değerlendirme de başvuru değerlendirme süresinin onarılamaz kararlara sıklıkla sebebiyet verecek kadar kısa olduğu kesindir. Madde de belirtilen 5 günlük değerlendirme süresi hiçbir şekilde dikkatli ve ayrıntılı bir değerlendirme yapılabilmesine imkân sağlamamaktadır. Bu da kimi zaman kişilerin hayatlarına mal olabilecek kimi zamanda insan onuruna zarar verebilecek olumsuz kararların çıkmasına imkan sağlamaktadır. Bu sürenin uzatılması şiddetle tavsiye edilmektedir.


  • Buna ek olarak, yine 79. Maddenin 1. Fıkrasının (f) bendinde yer alan ve hızlandırılmış prosedüre dahil edilme sebeplerinden biri olan “Kamu güvenliği ve sağlığı açısından tehlike oluşturmak” oldukça muğlak ve geniş yorumlamaya sebebiyet verecek bir ifadedir. Genel olarak taslağın birçok maddesinde geçen ve idareye geniş takdir yetkisi veren “Kamu sağlığı ve güvenliği” ibarelerin somutlaştırılması oldukça önemlidir.


  • Tasarının özellikle 80. Maddesinde tanımlanan itiraz prosedürleri konusunda, itiraz etme sürelerine dikkat çekilmelidir. İtiraz süreleri belirlenirken, uluslararası korumaya ihtiyaç duyan bu kişilerin avukata erişim, dil problemleri ve bulundukları ülkenin sistemine yabancı olmaları göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle bu sürelerin uzatılması gerekmektedir. Örneğin, hızlandırılmış değerlendirme sonucu alınan olumsuz bir karara yalnızca 15 gün içerisinde itiraz başvurusunda bulunabilme yukarıda bahsettiğim sebepler dolayısıyla neredeyse mümkün değildir. Bu durumda itiraz yoluna dahil ulaşamayacak kişilerin insan haklarının ihlal edileceği bir sonuçla karşılaşmaları olası bir ihtimaldir. Bu durumun önüne geçilmesi için itiraz sürelerinin uzatılması gerekmektedir.


  • Son olarak Kanun tasarısında sağlık, eğitim vb. gibi hakların tanımlandığı maddelerin somutlaştırılması gerekmektedir. Örneğin, eğitime erişimi tanımlayan 89. Madde ile eğitim bir yükümlülük olarak tanımlanmamış. Oysa tıpkı T.C. vatandaşlarına olduğu gibi mülteci/şartlı mültecilere de ilk ve orta öğretim bir yükümlülük olmalıdır.


  • Buna ek olarak, şuan sığınmacı ve mültecilerin Türkiye’de yaşadıkları en ciddi problemlerin başında sağlık hizmetlerine erişim gelmektedir. Bu problemli durumun yasa ile çözülmesi oldukça önemlidir. Fakat bu maddelerin yürürlüğe kanunun yayımından 1 yıl sonra girecek olması (Madde 31) endişe vericidir. Özellikle sosyal haklarını tanımlayan maddelerin kanunun yayımlanması tarihi ile yürürlüğe girmesi oldukça önemlidir.



  1. MADDE 4- (1) Ayrımcılık yasağı: Bu Kanunun uygulanmasında; cinsiyet, ırk, renk, etnik veya sosyal köken, kalıtımsal özellikler, dil, din, inanç, siyasi veya diğer düşünceler, medeni hal, servet, doğum, özürlü olma, yaş veya benzeri unsurlara dayanılarak ayrımcılık yapılamaz.



Raporlar.jpg
Raporlar

Konuya Göre: Türkiye · Suriye · Yunanistan · Avrupa · Ortadoğu · Afrika · Asya · LGBTQ+ · İklim Mültecileri
Yıllara Göre: 1989 · 1999 · 2000 · 2001 · 2002 · 2003 · 2004· 2005 · 2006 · 2007 · 2008 · 2009 · 2010 · 2011 · 2012 · 2013 · 2014 · 2015 · 2016 · 2017 · 2018 · 2019 · 2020 · 2021 · 2022 · 2023