Haklı Nedene Dayalı Zulüm Korkusu
Haklı nedene dayalı zulüm korkusu, bir bireyin ırkı, dini, milliyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti ya da siyasi görüşleri nedeniyle ülkesine geri döndüğü takdirde ciddi zarar göreceğine dair gerçek ve makul bir korkuya sahip olması durumudur. Bu kavram, 1951 Cenevre Sözleşmesinde mülteci tanımının temel unsurunu oluşturur. Korkunun “haklı” kabul edilebilmesi için, kişinin geçmişte maruz kaldığı zulüm, tehditler, tutuklamalar, işkence ya da ayrımcılıklar gibi olaylara ya da başkalarının başına gelen benzer vakalara dayanması gerekir.
Korkunun sadece sübjektif olarak hissedilmesi yeterli değildir; başvurucunun sunduğu bilgiler, ülkenin siyasi, toplumsal ve hukuki koşullarıyla birlikte değerlendirilerek nesnel olarak da doğrulanmalıdır. Örneğin; basın özgürlüğünün bulunmadığı bir ülkede muhalif bir gazeteci ya da LGBTİ+ bireylerin sistematik olarak şiddete uğradığı bir toplumda açık kimlikli bir birey, bu tür haklı gerekçelere dayalı korku taşıyor sayılabilir.
Bu korku, yalnızca devlet kaynaklı değil, devletin kontrol edemediği silahlı gruplar, topluluklar veya bireylerden gelen tehditler durumunda da geçerli olabilir. Önemli olan, devletin ya zulmün faili olması ya da zulmü önlemede etkisiz kalmasıdır.
Haklı nedene dayalı zulüm korkusu taşıyan bir kişi, geri gönderme yasağı (non-refoulement) ilkesi gereği sınır dışı edilemez. Bu da, sığınmacıların korunmasında temel insan hakları ilkeleriyle doğrudan bağlantılıdır[1].
- ↑ Bir İnsan Hakkı Olarak İltica; Av. Taner Kılıç https://multeci.net/2008/02/bir-insan-hakki-olarak-iltica/