AB Komisyonu 2009 Türkiye İlerleme Raporu

madde14 sitesinden
Şuraya atla: kullan, ara

Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa Parlamentosu'na ve Konsey'e sunulan "Türkiye 2009 Yılı İlerleme Raporu"nda göç ve iltica alanını içine alan Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklı 24. fasılın Türkçe tercümesini aşağıda bulabilirsiniz.


Raporun Türkçe tam metnine ulaşmak için tıklayınız.





Fasıl 24: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik


Göç ve iltica konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Ekim 2008’de İltica ve Göç Mevzuatını ve İdari Kapasiteyi Geliştirme ve Uygulama Bürosu kurulmuştur. Bu Büro, İçişleri Bakanlığı Müsteşarına karşı sorumludur ve İltica ve Göç Ulusal Eylem Planı ve AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Program (UP) doğrultusunda entegre sınır yönetimine (ESY) yönelik mevzuata ve idari yapılanmaya ilişkin araştırmalar, projeler ve ihtiyaç analizleri yürütmektedir. Bu Büronun kaynakları, görevleri ile kıyaslandığında oldukça kısıtlıdır.


Göç ve İltica Görev Gücü, mevcut mevzuatın yeknesak şekilde uygulanmasında kilit bir rol oynamaktadır. Görev Gücü, yeni Büronun koordinasyonunda, 2007 yazından bu yana Mayıs 2009’da ilk kez toplanmıştır.


Bu konuda, mevzuata ilişkin önemli bir gelişme kaydedilmemiştir. Yeni Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun kabul edilmesinin bir sonucu olarak, sığınmacıların ve mültecilerin Sosyal Dayanışma Fonuna erişimleri sınırlanmıştır. Buna karşın, İçişleri Bakanlığına göre, sığınmacıların ihtiyaçları Bakanlığın Yabancılar Hudut İltica Dairesi Başkanlığının bütçesinden karşılanmıştır.


Türkiye, düzensiz göç konusunda çok önemli bir transit ve hedef ülke olmaya devam etmektedir. 2008 yılında, Türk Kolluk Kuvvetleri tarafından 65.737 yasadışı göçmen yakalanmıştır ve bunu 2009 yılının ilk altı ayında 15.701 kişi izlemiştir. Bu rakam, 2007 ile karşılaştırıldığında (toplam 64.290) az miktarda artışa işaret etmektedir. Büyük çoğunluğu (1.235) hâlâ Türk vatandaşı olmak üzere, yakalanan kaçakçıların 2007 yılında 1.242 olan sayısı küçük bir artış göstererek 2008 yılında 1.305 olmuştur. Yasadışı göçmenler için kalacak yer kapasitesi, 290 kişilik bir ek kapasite sağlayan ve böylece toplam kapasiteyi 2.881’e çıkaran iki yeni misafirhane[1] açılmış olmasına rağmen yeterli düzeyde değildir.


2008 yılında, 11.248 kişi ile yeni sığınmacıların sayısı 2007 yılındaki sayının (5.831) yaklaşık iki katına ulaşmıştır. Başvuru yapan 11.248 kişi arasında, 6.877 Iraklı, 1.997 İranlı, 1.571 Afgan, 396 Somalili ve 407 diğer ülke vatandaşları bulunmaktadır. 2007 yılıyla karşılaştırıldığında, bu rakamlar, Afganlar için % 210, Iraklılar için % 194 ve İranlılar için % 15’lik bir artış olduğunu, Somalililer için ise % 145'lik bir düşüş olduğunu göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 2008 yılında, tüm sığınmacıların, mülteci olarak tanınan kimselerin ve “geçici sığınmacıların” ya da “misafirlerin” temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere 1,1 milyon ABD dolarına eşdeğer bir
harcama yapmıştır. 


Menşe ülke bilgisi ve iltica dosya yönetimi sistemlerinin kurulması için çalışmalar devam etmektedir.


Türk makamları, korunmaya muhtaç olan kişileri belirlemek için, düzenli biçimde olmamakla beraber, yakalanmış yasadışı göçmenleri tarama faaliyetine başlamıştır.


Yüksek miktarda göç akımı, Türk iltica ve göç sistemini baskı altında tutmaktadır. Bu nedenle, bu sistemin yeniden düzenlenmesi ve kaynak ülkeler ile geri kabul anlaşmalarının akdedilmesi kilit önem taşımaktadır. Türkiye, Pakistan, İran ve Libya ile geri kabul anlaşmalarını müzakere etmeye devam etmiştir. Rapor döneminde, Afganistan ile geri kabul anlaşmasında ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye ile AT arasında bir geri kabul anlaşması müzakerelerinin tamamlanması AB için bir önceliktir. Türkiye, Aralık 2006’dan beri bloke edilmiş olan resmi müzakereleri sürdürmeyi kısa bir süre önce kabul etmiştir. Türkiye ile AT arasında geri kabul anlaşması akdedilinceye kadar Avrupa Konseyinin sonuç bildirgelerine uyumlu olarak, mevcut ikili anlaşmalar uygulanmalıdır.


Türkiye, Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951 Sözleşmesi ve ilgili 1967 Protokolündeki coğrafi sınırlamalarını korumaya devam etmektedir. Her yıl kayıt altına alınan yüksek sayıdaki kişilerin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik yüksek kalitede hazırlık çalışmaları ve yeterli kapasiteye sahip uygun bir plan bulunmamaktadır. Mültecilerin ve sığınmacıların kabulü, taranması ve konaklaması ile ilgili altı merkez için bir ağ kurulması, yasadışı göçmenler için iki merkezin ve bu merkezler için bir dizi yeni usulün ve yönetim kuralının oluşturulması konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. İltica ve göç alanında çalışan personele yönelik özel bir program ve eğitimli personeli sistem içinde tutmaya yönelik bir mekanizma bulunmamaktadır. 


İltica konusundaki kilit öncelikler; herkesin, adil, eşit ve tutarlı biçimde ilticaya ilişkin usullere (havaalanı transit alanları dâhil) erişimi, adli yardıma erişim, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) personeline erişim, iltica işlemlerine erişimde bekleme süresinin kısaltılması ve kararlara karşı yargıya başvurmadır.


Her altı ayda bir yüksek miktarda ikamet izni ücreti ödenmesi zorunluluğunun devam etmesi, bu yüklü ödemelerin ve cezaların ödenmemesi hâlinde BMMYK tarafından tanınan mültecilerin, yerleştirilecekleri ülkeye gitmelerini engellemektedir. Ücret ödeme zorunluluğu, bu tutarı elde etmesi yasal olarak mümkün olmayan, korunmaya çok muhtaç kişilere ve refakatçisi bulunmayan çocuklara da uygulanabilmektedir.


Vize politikasında çok sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Türkiye, vize yükümlülükleriyle ilgili olarak tüm AB vatandaşlarına yeknesak bir politika uygulamamaktadır. Hâlihazırda, 15 AB üyesi devletin vatandaşlarının Türkiye’ye girmek için vizeye sahip olmaları gerekmektedir. Bu vize, Türk sınırlarından elde edilebilmekte ve başvuruda bulunan kişinin milliyetine göre, bir aydan üç aya kadar olan bir süre için ve bir veya birkaç giriş için geçerli olabilmektedir. Diğer 12 Üye Devletin vatandaşları, 90 güne kadar olan kısa kalışlar için vize yükümlülüğünden muaf tutulmaktadır.


Türkiye, pozitif ve negatif AB vize listelerine gönüllü olarak daha fazla uyum sağlamaya devam etmektedir; Türkiye, bu yönde, Nisan 2009’da Brunei Darüsselam vatandaşlarına vize muafiyeti sağlamıştır. Bölgesel bir yaklaşım çerçevesinde, Türkiye bazı Güneydoğu Avrupa ülkelerinin vatandaşlarına vizesiz rejim uygulamaya devam etmektedir. Son dönemlerde, Türkiye, Kosova ile ikili vize muafiyet anlaşması akdetmiştir.


Sınırlarda hâlâ, bandrol ve damga tipi vizeler uygulanmaktadır. Havaalanı transit vizelerinin ve yüksek güvenlik özelliklerine sahip yeni Türk vize bandrollerinin kullanılmasına hâlâ başlanmamıştır. Türkiye, vize, pasaport ve seyahat belgelerindeki güvenlik özelliklerini ve bunları AB güvenlik özellikleri ve standartlarıyla uyumlu hale getirmeye yönelik çabalarına devam etmelidir. Özellikle, bu belgelerde, biyometrik tanımlayıcıların kullanılması önem taşımaktadır.


Aynı şekilde, ikamet izinlerinin güvenlik özelliklerinin iyileştirilmesi hayati önemi haizdir. İçişleri Bakanlığının ilgili personelinin katılımıyla, Dışişleri Bakanlığının konsolos olan veya olacak personeline vize ve pasaport usulleri konusunda ortak eğitim seminerleri düzenlenmiştir.


Ancak, eğitimlerde, belge güvenliği konularına yeterince odaklanılmamıştır. Mayıs 2009’dan bu yana, yurtdışındaki Türk temsilciliklerin çoğu, Türkiye’ye girmeleri yasaklanmış olan kişilerle ilgili Dışişleri Bakanlığının veri tabanı “Konsolosluk.net”e bağlanmışlardır. Konsolosluk.net, aynı zamanda, başvuruların daha hızlı ve güvenli bir şekilde işleme tabi tutulması amacıyla bilginin paylaşılması için oluşturulmuş polis veri tabanı “Polnet” ile bağlantılıdır. Dış sınırlar ve Schengen konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. İltica ve göç ile ilgili yeni büronun kurulmasının ardından yeniden yapılandırılan Dış Sınırlar Görev Gücü, Ocak 2009’dan beri iki ayda bir toplanmaktadır. Sınır geçiş noktalarının modernizasyonuna devam edilmiştir. 


Polis Akademisinde sınır güvenliği çalışmaları konusundaki özel bölüm 48 öğrenciyle faaliyete geçmiştir.


Entegre sınır yönetimi konusundaki Ulusal Eylem Planının uygulanması ve açık bir yol haritasının tanımlanması konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Eylem Planın uygulanmasını izleyecek resmi bir mekanizma bulunmamaktadır. Sınır birimlerindeki kalite yönetim büroları ve sınırlardaki verimli ve koordineli risk analizleri önem taşımaktadır.


Sınır yönetiminde faaliyet gösteren kuruluşlar, özellikle polis ve gümrük muhafaza makamları arasında işbirliği zayıftır. Sınır kontrol görevlerini yerine getirmek üzere, İçişleri Bakanlığına bağlı askeri olmayan, yeni bir sivil sınır kolluk kuvveti kurulması için daha fazla adım atılması gerekmektedir. Türkiye üzerinden gerçekleşen yasadışı göç akımı göz önünde tutulduğunda, komşu ülkelerle iyi bir sınır işbirliği kurulması büyük önem taşımaktadır. Türkiye, FRONTEX ile bir çalışma düzenlenmesi yapılması yönünde çaba sarf etmiştir.


Cezai ve hukuki konularda adli işbirliği konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. Rapor döneminde, Türkiye tarafından cezai konularda karşılıklı adli yardım için 1.761 talepte bulunulmuş ve bunlardan 251’i işleme tabi tutulmuştur. Bu dönemde, ayrıca, hukuki konularda adli işbirliği alanına giren 1.898 talepte bulunulmuş ve bunlardan 662’si işleme tabi tutulmuştur. Temas noktası olarak görevlendirilen Türk kamu görevlilerinin sayısı ikiden beşe çıkmıştır. Türkiye, siber suçlar hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesini henüz imzalamamıştır.


EUROJUST ile bir işbirliği anlaşması imzalanması konusunda adım atılmamıştır. Türkiye, polis işbirliği konusundaki tüm temel sözleşmelere taraftır ve işbirliğine bölgesel ve uluslararası seviyede aktif olarak katkıda bulunmaktadır. Uluslararası standartlarla uyumlu olarak kabul edilen etik kod, kolluk kuvvetlerinin eğitim programlarına dâhil edilmiştir. Mart 2009’da il ve ilçe belediye sınırlarında polis ve jandarmanın görevlerini gözden geçiren ve yeniden tanımlayan bir Yönetmelik yayımlanmıştır. Türkiye, polis işbirliği alanında biri Kasım 2008’de Lübnan ile, diğeri Nisan 2009’da İspanya ile olmak üzere iki ikili anlaşma imzalamıştır. Ancak, kişisel verilerin korunması konusundaki mevzuatın yetersizliğine bağlı olarak, bu alandaki uluslararası işbirliği ve Europol ile operasyonel anlaşma konularındaki sıkıntı devam etmektedir. 


Örgütlü suçlarla mücadele konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Tanık Koruma Kanununa dayanan Yönetmelik, Kasım 2008’de kabul edilmiştir. İki adet yönetmeliğin çıkarılması çalışmaları devam etmektedir. Tanık koruma programları hâlihazırda uygulanmaktadır. Haziran 2008’de Türk Polis Teşkilatı bünyesinde bir Tanık Koruma Birimi kurulmuştur. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Bölümünde cezai takibatla ilgilenen özel birimin kapasitesi artırılmıştır.


Ulusal DNA ve parmak izi veri bankası kurulmasına yönelik yasal bir çerçeve oluşturma konusunda ilerleme kaydedilmiştir ve adli tıp alanındaki yatırım artırılmıştır. Örgütlü Suçlarla Mücadele Stratejisinin en iyi AB uygulaması ile uyumlu olarak güncellenmesi ve spesifik bir eylem planı ile tamamlanması gerekmektedir. Bu alandaki kolluk kuvvetleriyle ilgili istatistikî verilerin kaliteli ve güvenilir olması hayati önemi haizdir.


İnsan ticaretiyle mücadele konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Türkiye, Mart 2009’da İnsan Ticaretine Karşı Avrupa Konseyi Sözleşmesini imzalamıştır. 2008 yılında toplam 253 insan taciri tutuklanmış, 120 mağdur tespit edilmiştir. Ağustos 2009 itibarıyla 258 insan taciri tutuklanmış, 67 mağdur tespit edilmiştir. Türk Ceza Kanununun, 2005 yılında insan ticaretine daha ağır cezalar öngören değişikliğinin ardından insan tacirlerine karşı yürütülen kovuşturma sayısındaki artış devam etmiştir. 2008’de toplam 273 şüpheli insan taciri kovuşturulmuştur. Bu sayı, 2007 yılındaki 160 şüpheli sayısına oranla ciddi bir artışa işaret etmektedir. İnsan ticaretiyle mücadele konusundaki kurumsal kapasite, özellikle hâkimlerin, savcıların ve kolluk kuvvetlerinin eğitimi yoluyla daha fazla güçlendirilmiştir. Dışişleri Bakanlığı koordinasyonunda İnsan Ticaretiyle Mücadele Ulusal Görev Gücü düzenli olarak toplanmaya devam etmiştir. Mağdurların
gönüllü geri dönüşü, Uluslararası Göç Örgütü (IOM), STK’lar, kolluk kuvvetleri ve kaynak ülkelerdeki ilgili kurumlarla işbirliği içinde sağlanmıştır (2005-2008 arası toplam 543 vaka, 2008’de 78 vaka).


Bununla birlikte, görev gücünün yapısını ve yetkilerini geliştirmek önem taşımaktadır. İnsan ticaretini izlemek için uyumlu bir istatistikî sistem bulunmamaktadır. Ayrıca, mevcut resmi istatistiklere göre, insan ticaretine maruz kalmış kişilerin tespitinde ve bunların koruma ve destek mekanizmalarına yönlendirilmesinde bir düşüş yaşanmaktadır.


Rapor döneminde, bu alanda önemli bir yasama faaliyeti gerçekleşmemiştir. İnsan Ticaretine Karşı Avrupa Konseyi Sözleşmesi hâlâ onaylanmamıştır. İnsan Ticaretiyle Mücadelede İkinci Ulusal Eylem Planı iki yıldır kabul edilmeyi beklemektedir. Hâlihazırda, IOM tarafından işletilen 157 ücretsiz acil yardım hattının sürdürülebilirliği ve ilgili kamu makamlarına devredilmesi konusunun ivedilikle ele alınması gerekmektedir. Ankara ve İstanbul’da insan ticareti mağdurlarına yönelik olarak sivil toplum kuruluşları tarafından yönetilen iki merkezin finansmanının sürdürülebilirliği güvence altında değildir. Türkiye’nin, insan ticaretinin önlenmesi ve mağdurların korunması konusundaki çabalarını arttırmasına da ihtiyaç bulunmaktadır (Bkz. Fasıl 4 - Kara Paranın Aklanması ile Mücadele).


Terörizmle mücadele konusunda, terörist finansmanıyla ilgili olabileceğinden şüphe edilen banka işlemlerinin tespiti konusunda uygulama mevzuatı kabul edilmiştir. Mali Suçlar Araştırma Kurulu (MASAK) 2008’de şüpheli banka işlemlerine dair 228 ihbar almıştır. Bu sayı 2007 yılında 144’tür. Eylül ayında, Türkiye’nin ve AB’nin kaygılarını karşılıklı olarak daha iyi anlamaya ve görüş alışverişinde bulunmaya yönelik bir Terörizmle Mücadele Troika toplantısı gerçekleştirilmiştir. Ancak Türkiye, Nükleer Terörizm Eylemlerinin Önlenmesine dair Uluslararası Sözleşme ile Terörizmin Önlenmesine ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini henüz onaylamamıştır. Mali Eylem Görev Gücünün (FATF), terörizmin finansmanına, özellikle de teröristlerin malvarlığının dondurulmasına ve malvarlığına el konulmasına ve elektronik para transferine yönelik dokuz özel tavsiyesine Türkiye’nin uyumu sınırlıdır.


Uyuşturucuyla mücadele konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Koordinasyon Kurulu ve Bilimsel Komite 3 ayda bir toplanmaya devam etmiştir. Aksaray, Edirne, Kırklareli, Kırıkkale, Kütahya, Osmaniye, Sakarya, Sinop, Tunceli, Yozgat ve Kastamonu illerinde, il seviyesinde eylem planları kabul edilmiştir. Kasım 2008’de uyuşturucuyla mücadele ve uyuşturucuya talebi azaltma konularında ilgili Meclis Komisyonu kurumsal ve yasal çerçeveyle ilgili tavsiyeleri kapsayan bir rapor yayımlamıştır. Türk kolluk kuvvetleri, 39,191 kg haşhaş ve 15,447 kg eroinin ele geçirildiği toplam sekiz operasyon gerçekleştirmiş, kontrollü teslimat konusunda ortak operasyonlara devam etmiştir.


Ekim 2008’de Reitox Ulusal Odak Noktası, Türk Polisinin Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına doğrudan bağlı bir Şube Müdürlüğü olarak geliştirilmiştir. Ancak birimin insan kaynakları kapasitesi oldukça zayıf olup, hâlâ özerk bir bütçesi bulunmamaktadır. Türkiye’nin, Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezine (EMCDDA) üye olmasına ilişkin anlaşma henüz onaylanmamıştır. Uyuşturucu arzının azaltılması ile talebin azaltılması arasında dengeli bir yaklaşım sağlanamamıştır. Önleme, tedavi, rehabilitasyon tesisleri daha fazla geliştirilmelidir.


Gümrük işbirliği konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Gümrük Müsteşarlığı, idari ve operasyonel kapasitesini güçlendirme konusunda çaba göstermiş, ancak, fiziksel kontrollerin oranının ciddi olarak düşürülmesi konusunda çok sınırlı bir ilerleme kaydederek, AB’nin gerekliliklerine uyumlu risk yönetimi sisteminin uygulanmasına engel teşkil etmiştir. AB’nin transit sistemine (NCTS) ve gümrük tarifeleri sistemine (TARIC ile kota ve gözlem sistemi) BT (Bilgi Teknolojileri) bağlantısı sağlamak için çaba gösterilmiş ancak, Gümrük Müsteşarlığı bir BT stratejisi kabul etmemiştir.


Gümrük kurallarının yeknesak uygulanmasının temini için bölgesel birimlerdeki gümrük memurlarının eğitimini geliştirmek amacıyla gösterilen çabalar yetersiz kalmıştır. Türkiye, AB gümrüklerinde ele geçen taklit malların ana tedarikçilerinden biri olup, ithalat ve ihracatta fikri mülkiyet hakları kontrolleri konusunda kolluk kapasitesinden yoksundur (avro sahteciliği için bkz. Fasıl - 32).


Sonuç


Adalet, özgürlük ve güvenlik alanında bazı düzensiz ilerlemeler kaydedilmiştir. Türkiye, dış sınırlar ve Schengen konusunda sınırlı ilerleme sağlamıştır. Göç ve iltica konusunda da sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Sığınmacı sayısındaki süratli artış, bu alandaki sistemin yeniden düzenlenmesi yönünde çaba sarf edilmesini gerekli kılmaktadır. AT ile Türkiye arasında bir geri kabul anlaşması akdedilmesine ilişkin olarak, Türkiye, yakın zamanda, Aralık 2006’dan beri bloke edilmiş olan müzakerelerin yeniden başlamasını kabul etmiştir. Türkiye, FRONTEX ile çalışma düzenlemesinin yapılması yönünde çaba göstermiştir. Vize politikası konusunda çok sınırlı ilerleme kaydedilmiş olup, cezai ve hukuki konularda adli işbirliği konusunda ilerleme sağlanamamıştır.


  1. 5 Aralık 2008 tarihi itibarıyla 150 kişilik kapasitesi ile Bitlis ve 13 Mart 2009 tarihi itibarıyla 140 kişilik kapasitesi ile Adana.



Hukuki metinler.jpg
Hukuki Metinler

Ulusal Mevzuat · Uluslararası Sözleşmeler ve ilgili mevzuat · AİHM Kararları · BMMYK Kılavuz İlkeleri · BMMYK EXCOM Kararları · Türkiye İlerleme Raporları · BM İnsan Hakları Kitapçıkları · Geri Kabul Anlaşmaları · TBMM Genel Kurul Tutanakları · TBMM Soru Önergeleri