BDP - Suriye'li Sığınmacılar Raporu

madde14 sitesinden
Şuraya atla: kullan, ara

 Türkiye'ye gelen Suriyeli sığınmacılar için Hatay'ın Altınözü İlçesi'nde kurulan kampı 25 Haziran 2011 tarihinde ziyaret eden Barış ve Demkrasi Partisi heyeti tarafından hazırlanan raporun tam metnini aşağıda bulabilirsiniz.





 OLAY

Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde yaşanan toplumsal olayların bir benzeri Suriye‟de yaşanmaktadır. Suriye güvenlik güçleri, bu toplumsal olaylara; gayri hukuki, gayri insani bir şekilde müdahale ediyor. Yüzlerce insan; güvenlik güçlerinin kullandığı ateşli silahlar sonucu yaralanmış, yaşamını yitirmiştir. Olayların ve müdahalenin genişlemesi üzerine, Suriye’nin kuzeyinde bulunan yerleşim yerlerinden Türkiye‟ye doğru bir nüfus hareketi yaşanıyor. İlk Suriyeli sığınmacı kafilesi, 30 Nisan 2011 tarihinde Hatay il sınırının dağlık kesimlerinden Türkiye‟ye giriş yaptı. Bu sayı Haziran ayının ilk haftasıyla birlikte hızla artmaya başladı. Gelişmeleri yakından takip eden Hatay İl Teşkilatımız, eşbaşkanlığımıza Genel Merkez tarafından bir “Araştırma ve İnceleme Heyetinin” oluşturulmasını önermiştir.


AMAÇ

Heyetin amacı; Suriyeli sığınmacıların durumunu yerinde incelemek, uluslararası sözleşmeler, insancıl hukuk ve insan haklarıyla çelişen uygulamaları tespit etmek, tespitleri raporlaştırmak, raporu eşbaşkanlık, MYK ve PM sunmak, ulusal ve uluslararası kamuoyu ile paylaşmak, bu raporun genel merkez üzerinden Birleşmiş Milletlerin ilgili birimlerine, uluslararası kurumlara, ilgili devletlere ve yetkili birimlerine ve insan hakları kurumlarına gönderilmesini sağlamaktır.


HEYETİN OLUŞUMU

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) heyeti, eşbaşkanlığın görevlendirmesi üzerine Eşbaşkan Yardımcısı Osman Ergin, PM üyesi Mihdi Perinçek, Diyarbakır bağımsız milletvekili Nursel Aydoğan, BDP Hatay Eşbaşkanları Mehmet İnsan ve Adalet Holat‟tan oluştu.


HEYETİN GÖRÜŞMELERİ

Heyetin Hatay iline gidiş tarihi, amacı ve inceleme ilgili gerekli tedbir ve kolaylaştırmanın sağlanması hususları, Hatay BDP İl Eşbaşkanı Mehmet İnsan üzerinden Valilik makamına iletildi. Heyetimiz 25.06.2001 tarihinde Hatay iline gitti. İnceleme araştırma için valilikçe belirlenen Altınözü ilçesi Boynuyoğun köyünde ve sınırın “O” noktasına yaklaşık 200 metre mesafede bulunan “Sığınmacı Çadır Alanı”na valilikçe görevlendirilen 4 kişilik sivil polis eskortu eşliğinde saat 14.00 de ulaştı. “Sığınmacı Çadır Alanı” resmi üniformalı askerler tarafından koruyordu. Çadır alanı insan boyunu aşan bir perde duvarla çevrelenmişti. İçerdeki hareketlenmeleri, durumları dışarıdan görebilmek mümkün değildi. Güvenlikten sorumlu resmi ve sivil yetkili şahıslar, çadır alanına basın mensubunun giremeyeceğini, görüntü alınamayacağını, yasak olduğunu belirtiler. Bu nedenle, çadır alnının içine, sadece heyetimiz ve heyetimize Arapça tercümanlık yapmak üzere il örgütümüzce belirlenen Mehmet Salmanoğlu girebildi.


HEYETİN YAPTIĞI GÖRÜŞME VE İNCELEMELER

Heyetimiz “Sığınmacı Çadır Alanı”ndaki görüşme ve incelemeleri 1 saat 15 dakika sürdü. İlk önce, heyeti çadır alanı içinde karşılayan Vali Yardımcısı Orhan Mardinli ve Altınözü Kaymakamı Ali Arslantaş ile görüştü. Vali Yardımcısı Orhan Mardinli özetle ; ” Mevcut çadır alanları Başbakanlık Afet İşleri Genel Müdürlüğüne bağlıdır. Boynuyoğun köyünde, Altınözü tekel deposunda, Yayladağı tekel deposunda ve Yayladağı ilçesinin değişik 2 yerind,e toplam 5 çadır alanımız mevcuttur. Yeni bir çadır alanı daha kuruluyor, bitmek üzeredir. Bunların koordinasyonunu sağlıyorum. Suriyeliler misafirimizdir, can güvenlikleri ve mahremiyetleri nedeniyle sadece hizmet verilen çadırların gezilmesi ve incelenmesine izin veriyoruz. Misafirlerimizin yatıp-kalktığı çadırların görüntülenmesi ve gezilmesi yasaktır. Bu uygulama dönüşlerinde sıkıntı yaşamamaları içindir. Kendi istekleri de budur. Kızılay düzenli olarak 3 öğün yemek veriyor, Kızılay dün, sınırın “O” noktasındaki Suriyelilere dahi yemek verdi, biraz sorun yaşandı, ancak çözüldü. 25 Haziran saat 08.00 itibariyle çadırlara yerleştirilen kişi sayısı 11716, bunların yaklaşık % 70-80 çocuk ve kadındır. Daha önce gelenlerin bir kısmı geri döndü. 5 kamp alanında 1912 çadır kurulmuştur. Bu güne kadar 107 kurşun yaralısı geldi. Giriş yapanların kimlik tespitleri titizlikle yapılıyor. Gelenlerin hepsi Suni Arap’tır. Birçok resmi kurumun (Kızılay, Sağlık Bakanlığı, Çocuk gelişimi vs.) ortaklığında hizmetler sunuluyor. Barınma, sağlık ve güvenlik ile ilgili ihtiyaçları karşılanıyor. Çocuklar için süt, çocuk bezi ve mama dağıtılıyor. Haşereler için ilaçlama yapılıyor. Sıcak su, banyo olanağı oluşturuldu. Kamplarımızda Çamaşır makineleri vardır. Çöpler Altınözü belediyemizce günlük alınıyor. Giyim ihtiyaçları gideriliyor. Bu çadır alanını hazırlama çalışması 8 Haziranda başlatıldı, 12 Haziran günü bitirildi ve misafirlerimizi yerleştirmeye başladık. Sondaj kuyusundan temin edilen su veriliyor, sular klorlanıyor. 100 metrelik kanalizasyon şebekesi yapıldı. Çocuklar için oyun alanları yapıldı. Aydınlatma mevcut. Yerleştirme aile esasına göre yapılmıştır. Her çadırlarda 5-8 arasında insan vardır. Çadırlara masa ve sandalye verilmiştir. İbadet mekânları yapıldı. Açık hava sineması ve TV imkânı sağlanmıştır. Haberleşme için Ankesörlü tlf kurulmuştur. Güvenlik için jandarma görev yapıyor. Bayan güvenlik görevlileri de görevlendirilmiştir. 2 tercümanımız vardır. Sağlık hizmeti “sahra hastaneleri” mizde veriliyor. Çocuk ve kadın doğum uzmanı ve ambulans hizmeti 24 saat esasına göre veriliyor.” beyanında bulundu.


Heyetimizin, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği görevlilerinin kampları ziyaret edip incelemelerde bulunup bulunmadı sorusuna; “8 kişilik BMMYK görevlileri geldi, ziyaret etti” biçiminde yanıt verdi. Heyetsel çalışmanın üç boyutu, bunun; kamu otoriteleriyle görüşme, yerinde inceleme ve muhataplarla görüşme olduğunu, devamında sığınmacıların yaşadığı çadırlardan en azından 3-5‟inde inceleme yapmamız, sığınmacıların bazılarıyla görüntü alınmadan ve isim belirtilmeden dahi olsa görüşmemiz gerektiğini vurguladık. Talebimiz sorumlu idareci tarafından “ ancak şu anda sahra hastanesinde tedavi için bulunanlar ile görüşülebilirsiniz” biçiminde yanıtlandı.


Heyetimiz, kamu otoriteleri ile yaptığı görüşmeden sonra kampın izin verilen alanlarında incelemeler yaptı. Barınma çadırlarına hizmet veren idari alanın, tıpkı kamp alanını çepeçevre kuşatan ve insan boyunu aşan perde-duvar gibi bir perdeyle bölündüğünü, iki bölüm arasında kapı olduğunu tespit ettik. Mutfak çadırının olduğuna dair bilgiye, veriye ulaşamadık. Hizmet alanındaki sahra hastanesinin erkek ve kadın müşahede ile poliklinik bölümü gezildi. Kadın müşahede bölümünde serum takılı bir hasta ve refakatçi olduğu, ancak erkek bölümünde kimsenin olmadığı tespit edildi. Poliklinik bölümünde muayene için 15 kişiden fazla kadın-çocuk beklediği görüldü. Sağlık ekibi tercüman nezaretinde muayene oluyordu. Muayene olmak için bekleyen Suriyeli sığınmacı kadınlarla tercüman Mehmet Salmanoğlu aracılığıyla yapılan görüşmede, sığınmacılar özetle; “Cisr eş-şuğur kasabasından geldik. Erkeklerimizin bir kısmı gelmedi, gelenlerin çoğunluğu da geri döndü. Çatışmaların seslerini duyduk. Mahir’in (Hafız Esad’ın oğlu-Beşar Esad’ın kardeşi) askerleri ilçemize doğru geldiğini görünce önce bahçelere ve dağlara kaçtık daha sonra Karbeyaz beldesinden sınırı geçerek Türkiye’ye geldik. Karakola sığındık. Bizi buraya getirdiler. Yaşam koşullarımız iyidir. Türkiye reisine teşekkür ediyoruz. Dönmek istiyoruz, ancak Suriye rejimi değişmeden dönmek istemiyoruz. Türkiye BM’ye baskı yapsın” beyanlarında bulundular.


Poliklinik yapan doktor ile yapılan görüşmede, özetle; “Nöbet esasına göre görev yapıyoruz. Nöbete bugün başladım. Daha önce de başka bir ülkede sığınmacılara ait “çadır kentte” hekimlik görevi yaptım. Çadır kentlerde hizmetler daha organizeli olmalıdır. Tüm ihtiyaçlar çadır kent alanında hazır edilmelidir. Örneğin şimdi hasta için reçete yazmam gerekir. İlaçlar burada olursa hemen tedavi başlar. Ancak reçeteye yazılan ilaçlar daha sonra getirilecek.. Salgın hastalıklara dair bir vakamız yok. İçme suyu ile ilgili şu ana kadar bir sorun yaşanmamış. Bugün başladığım için ateşli silah yaralanmasına bağlı tıbbı bir müdahalem olmadı.” beyanında bulundu. Görevli hekime şu soruyu sorduk. Kısa bir süre için de olsa bir gözlem yapıyoruz. Gerek muayene olmak üzere burada bulunanların hareketlerinde, mimiklerinde gerekse yaşadıklarıyla ilgili olarak bilgilerine başvururken konuşma biçimlerinden, anlatımlarında geçmişe dair bir korkuyu, kaygıyı gösteren verilere ulaşmadık. Siz böylesine bir bulguya rastladınız mı? Hekim “ bugün göreve başladım, ben de rastlamadım” biçiminde yanıt verdi.


Suriyeli sığınmacıların çadır kentlerde barındırma sürecine ilişkin www.habertimes.com‟un 10 Haziran 2011 tarihli haberinden bir bölüm: “Cisr eş-şuğur kasabasına zırhlı birlikler sevk ederken Suriyeliler, Hatay’ın Altınözü ilçesi Karbeyaz beldesi ile Yayladağı ilçesi Güveççi köyü yakınlarından geçiş yapıyor. Sınıra kadar gelen Suriyeliler, Türk askeri tarafından kontrollü olarak minibüslerle çadır kente aktarılıyor.”


SIĞINMACILAR İLE İLGİLİ ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER

En önemli ve temel belge; BM‟nin 10 Aralık 1948 tarihinde aldığı karar ile kabul ettiği, Türkiye‟nin de onayladığı “ İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”dir. İlgili maddeleri şunlardır.

Madde 13:

1) “Her birey özgürce dolaşma ve bir ülke seçip o ülkede yerleşme hakkına sahiptir.”

2) “Her birey, yaşadığı ülkeyi terk etme (kendi ülkesi dâhil) ve tekrar kendi ülkesine gelme hakkına sahiptir”.

Madde 14:

1) “İşkence ve zulme maruz kalan her birey sığınacak yer arama ve başka bir ülkeye sığınma

hakkına sahiptir.”

2) “Bu sığınma hakkı, Birleşmiş Milletler‟in amaç ve prensiplerine ters düşen durumlar veya

yaşam hakkına tecavüz durumunda istenilebilmektedir”.

3) „Herkes zulüm karşısında başka ülkelere sığınmak ve burada sığınmacı muamelesi görmek hakkına sahiptir.‟ denmektedir.

Sığınma hakkı, bir devletin, uyruğunda bulunduğu veya ikamet ettiği devletin çeşitli baskılarından kaçan kişilerin, kendi ülkesine girmesine ve ülkesinde kalmasına izin verme hakkı olarak anlaşılmaktadır. Sığınma hakkı tanıyan devletin, ülkesi üzerinde sahip olduğu egemenliğe dayanarak kendi vatandaşı olmayan, ancak belli sebeplerle zulme uğrayan kişileri ülkesine alarak bu kişileri vatandaşı oldukları veya ikamet ettikleri devlete karşı koruma sorumluluğu vardır.


HEYETİN YAPTIĞI TESPİTLER

1-Sığınmacıların çevreyle olan bağı koparılmıştır. Bu bir izolasyondur. Sığınmanın bürokratik işlemleri için gerekli olan süre aşılmıştır. Özgürlükleri kısıtlanmıştır. İzolasyon süresinin uzaması halinde telafisi zor travmatik olgular ortaya çıkar.

2-Sığınmacılarda, kısa bir süre önce maruz kaldığı bir şiddetin yol açtığı korku ve kaygı bulgusuna rastlanmadı.

3- Uluslar arası belgeler; mülteciyi başka bir devlet otoritesine sığınan kişi, sığınmacıyı ise bu sürecin daha başında olan kişi olarak tanımlıyor. Buna rağmen, kamu otoriteleri Suriyeli sığınmacıları ısrarla “misafir” olarak tanımlıyor. Bu yaklaşım sığınmacılarıstatüsüzleştirmedir, sözleşmelerin bu noktada Türkiye‟ye yüklediği sorumlulukları yok saymadır. Hukuki sorumlulukları göz ardı etmedir.

4- Kampın yerleşiminde ve teknik düzenlemesinde bir olumluluk olmasına karşın,barındırmanın çadırlarda sürmesi, zamanın da yaz mevsimin artan sıcaklarına denk gelmesi, kısa süre içinde ciddi sağlık sorunlarına yol açar.

5- Suriyeli sığınmacılara verilen hizmetler, mal ve hizmet alımı esasına göre parça parça yapılmaktadır. Yemek, ilaç, muhtelif malzeme vb. Bu durum ilerde hizmetlerin aksamasına, sıkıntılara ve suiistimallere yol açabilir.

6-Gerek heyetimizin çadır alanındaki incelemelerinden önce, gerekse sonrasında, muhtelif TV kanallarında, sığınmacıların çadır alanındaki hareketlerini gösteren, kimliklerini deşifre eden uzak mesafeden çekilen görüntüler sık sık yayınlandı, yayınlanmaktadır. Buna rağmen kamp yönetimi, alanın önemli bölümünü heyetimizin inceleme ve gözlem yapmasına kapatmıştır. Bunu da sığınmacıların talebi ve dönüşe matuf bir güvenlik gerekçesiyle izah etmiştir. Bu yaklaşım heyetimize “inandırıcı” gelmemiştir.


KANAAT VE SONUÇ

Heyetimiz, bir insanlık dramı ve trajedisinin yaşandığı, sığınmacı çoğunluğunun çocuk ve kadın olması bu trajediyi artırdığı, AKP hükümetinin Esat yönetimiyle yürüttüğü ilişkilerin orta ve uzun vadede ciddi insani ve toplumsal sorunlara yol açabileceği kanaatindedir.

Sonuç olarak;

Heyetimiz, Türkiye‟ye ve AKP hükümetine, Suriye devletine, uluslar arası güçlere ve kurumlara şu çağrılarda bulunuyor.

1-Suriyeli sığınmacıların siyasal hesaplara alet edilmesi kabul edilmez bir durumdur.

2-Suriye yönetimi, demokratik esaslara dayalı yasal ve anayasal düzenlemeler yaparak, demokratik bir yönetim sistemine geçmelidir. Çünkü 40 yıllık Baas-Esad yönetiminin egemenliği altında bulunan Suriye‟de, yargı ve yasama organları son derece zayıftır. Düşünce ve ifade özgürlüğü, farklı yapıların ve inançların kendilerini ifade etmeleri önünde ciddi engeller vardır. Örneğin nüfusun yüzde 5′ini oluşturan Kürtlerin halen kimlikleri yoktur. Vatandaş olma hakları ellerinden alınmıştır.

3-BM Mülteciler Yüksek Komiserliği bu insanların güven içerisinde ve uluslararası kurumlar nezdinde güvenceler sağlayarak kendi ülkelerine dönmesini veya bu insanların daha sağlıklı ve insani koşullarda yaşamlarını sürdürmelerini sağlamalıdır. Sürece yayılan her türlü tedbirsizlik başta travmatik olgular olmak üzere, ciddi sağlık ve sosyal sorunlara yol açar.


Saygılarımızla.


Osman Ergin

Mihdi Perinçek

Nursel Aydoğan

Mehmet İnsan

Adalet Holat



Raporlar.jpg
Raporlar

Konuya Göre: Türkiye · Suriye · Yunanistan · Avrupa · Ortadoğu · Afrika · Asya · LGBTQ+ · İklim Mültecileri
Yıllara Göre: 1989 · 1999 · 2000 · 2001 · 2002 · 2003 · 2004· 2005 · 2006 · 2007 · 2008 · 2009 · 2010 · 2011 · 2012 · 2013 · 2014 · 2015 · 2016 · 2017 · 2018 · 2019 · 2020 · 2021 · 2022 · 2023