MAZLUMDER - Suriyeli Göçmenlerle İlgili İlk Gözlem Raporu

madde14 sitesinden
Şuraya atla: kullan, ara

 İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği tarafından 11 Haziran 2011 tarihinde yayınlanan "Suriyeli Göçmenlerle İlgili İlk Gözlem Raporu"nun tam metnini aşağıda bulabilirsiniz.





SURİYELİ GÖÇMENLERLE İLGİLİ İLK GÖZLEM RAPORU

Ölüm korkusu ile Suriye'den Türkiye'ye girişlerin başladığı Nisan 2011 ortalarından bu yana Hatay'ın Karbeyaz ve Güveççi köylerine gelen sığınmacıların sayısı 4 bini geçti. Gelişmelere bakılırsa yakın zamanda bu sayının 10 bin rakamını da aşacağı tahmin ediliyor. 4 bin göçmenin 3 bine yakını Yayladağı ilçesinde kurulan çadır kentte, diğerleri ise Altınözü ilçesindeki eski tütün depolarının yanındaki yerleşim alanlarına ve çadırlara yerleştirildiler.

Herhangi bir harekât olduğunda Türkiye'ye geçmek için hazır olarak konaklayan 5 binden fazla kişi teyakkuz halinde sınıra yakın köylerde Türkiye'ye geçmeyi bekliyor. Türkiye yetkilileri de çok yoğun bir göç dalgasının olmasından korktuklarını ancak her türlü tedbirin aldığını ve bölgede yeni çadır kentler kurma çalışmalarını yürüttüklerini de söylediler. Kötü senaryoya göre 1,5 milyon göçmenden söz ediliyor.

MAZLUMDER GYK Üyesi ve İstanbul Şube Başkan Yardımcısı Mehmet Yaşar SOYALAN, Antakya Şube Başkanı Ahmet AYAN ve Antakya Şube Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet SALMANOĞLU 10.06.2011 günü, sabahın erken saatlerinden itibaren hem bu çadır kentleri hem de mültecilerin giriş yaptıkları Karbeyaz ve Güveççi köylerindeki geçiş noktalarını yerinde gözlemledi. MAZLUMDER Heyeti sivil ve askeri yetkililerle görüştü. Yetkililer Hatay Valisi'nin "kesin talimatı olduğu" gerekçesiyle bize net bilgi vermediler. Vali ile görüşme talebimiz ise "yoğun gündem" gerekçesiyle reddedildi. Raporun bundan sonraki kısmındaki tespitlerimiz resmi temasların mümkün olmaması nedeniyle ilk izlenimlere ve bölgede yapılmış olan diğer temaslara dayalı olarak hazırlanmıştır.

Sığınmacıların Suriye’den Türkiye’ye geçişlerinde herhangi bir zorluk yaşanmıyor. Kısa bir kimlik tespitinden sonra mülteciler sığınma merkezlerine, yaralılarsa hiç bekletilmeden hastanelere sevk ediliyorlar. Hem Güveççi Köyü’nde hem de Karbeyaz Köyün'de çok sayıda ambulans bekletiliyor. İyi bir organizasyon yapılmış. Biz Yayladağı’ndan geç saatlerde ayrıldık ancak karanlık basmasına rağmen geçişler devam ediyordu.

Hem kendi gözlemlerimiz hem de yetkililerden ısrarlar neticesinde aldığımız bilgiler sonucunda, sığınmacılara her türlü imkânın hazırlandığı; sığınmacıların yeme, içme, barınma, temizlik, haberleşme gibi ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda gerekli olan imkânların temin edildiği kanaatine ulaştık. Özellikle buradaki personelin büyük bir özveri ile çalıştıklarına şahit olduk. Sığınmacılar da memnuniyetlerini her fırsatta ifade ediyorlar. Sığınmacılar cep telefonlarının yanı sıra ankesörlü telefonlarla da görüşebiliyorlar. Bu anlamda Türkiye tarafı ile ilgili bir sorun yok. Ancak Suriye tarafıyla ilgili ciddi haberleşme problemi olduğu ifade ediliyor.

100 civarındaki sığınmacının ülkelerine geri dönmek istemeleri üzerine, sınırdan yeni girişler devam ederken, geldikleri yoldan ülkelerine geri gönderilmeleri temin edilmiş. Aynı şekilde geri dönmek isteyen yaralılar da tedavileri tamamlandıktan sonra aynı yolla ülkelerine geri dönmüşler.

Daha önce gelen ve sayıları 40 civarındaki yaralı ve hastalarla, bugün gerçekleşen geçişler içerisindeki 30'un üstünde yaralılarla birlikte toplam yaralı sayısı 70 civarına yaklaştı. Bugün gelenler Antakya Devlet Hastanesi ile Araştırma Hastanesine sevk edildiler. Ancak ilk müdahaleleri yapılıp tedavileri tamamlananların taburcu edilmeleri ve sürekli yeni yaralıların gelmesi nedeniyle yaralı sayısında sürekli bir değişiklik söz konusu.

Bu Hastanelerde tedavileri yapılan yaralılarla şahsen görüşme imkânımız oldu. Bunun yanı sıra yaralılarla görüşme yapan bazı arkadaşlarla da görüşmeler yaptık. Hastaların duygu ve düşüncelerini doktorlarla paylaşıp doktorların da görüşlerini aldık.

Hastaneye getirilenlerin önemli bir kısmı yapılan muameleden çok memnun. Ancak bir kısım yaralılar tedaviyi kabul etmeyip ülkelerine geri gönderilmelerini istemişler. Yaraları tedavi edilenlerin büyük bir kısmı Yayladağı çadır kentine yerleştirilmiş.

Hastanelerde yaralı yakınlarına yardım etmek isteyen akrabaları da bulunuyor. Bunların bir kısmı Türkiye'de yaşayan akrabaları, bir kısmı da pasaportlu olarak Türkiye’ye giriş yapan Suriye vatandaşları. Bu anlamda hudut kapılarından giriş çıkışlarda herhangi bir sorun yaşanmadığı, iki taraftan da giriş çıkışların rutin şekilde devam ettiği ifade ediliyor.

Yaralıların, yaralı yakınlarının ve doktorların ifadelerine göre yaralanmaların büyük çoğunluğu kurşun ve şarapnel yaralanmalarından oluşuyor. Bu nedenle yaralıların büyük çoğunluğu genel cerrahi ve ortopedi servislerinde yatıyor.

Bugün itibariyle yoğun bakımda 5 hasta bulunuyor. Bugüne kadar gelen hastalardan 3'ü ölmüş. Ölenlerden birisi ambulansta, hastaneye ulaşmadan hayatını kaybetmiş; diğer ikisi ise yoğun bakım servisinde hayatını kaybetmiştir.

Yaralıların önemli bir kısmı, kendi ifadelerine göre, Cisir eş-Şuur kasabasında bir gösteri sırasında askeri helikopterlerden açılan ateş nedeniyle yaralanmışlar. Ancak ilginçtir ki, hastanede tedavi gören üç kişinin İdlip yakınlarında bir trafik kazasında yaralandıklarını ve kendi ülkelerindeki hastanelere güvenmediklerini ileri sürerek yasal olmayan yolla tedavi için Antakya Devlet Hastanesine geldiklerini öğrendik.

Suriye'den Türkiye’ye girişler yukarıda ifade etmeye çalıştığımız sığınmacılarla sınırlı değil. Çeşitli kaynaklardan aldığımız bilgiye göre 300'e yakın kişi veya ailenin yasal yollarla Türkiye’ye giriş yapıp Antakya'da ev kiralamışlardır. Bizim bunlardan bir kaçı ile görüşme imkânımız oldu.

Suriye'den kaçış için çok farklı gerekçeler dile getiriliyor. Çoğu kişi, ülkelerindeki baskı ve şiddetten söz ediyor. "Ancak size herhangi bir baskı ve darp olayı oldu mu veya siz böyle bir olaya şahit oldunuz mu" diye sorduğumuzda çok farklı cevaplar alıyoruz. Yaralılar dışındakiler genellikle "duyduk" ifadelerini kullanıyorlar. Bazı yetkililerden aldığımız bilgi de bu yönde. Ancak insanların üzerinde çok büyük bir korku egemen. "Ordu şehri kuşatmak üzere, gelip bizi öldürecek" diyorlar. Suriye İçişleri Bakanı'nı "öldürülen askerlerin/polislerin intikamını alacağız" açıklaması da sığınmacıları çok korkutmuş. Fotoğraf çektirmek ve isim vermek istemiyorlar.

Karbeyaz ve Güveççi köyü sakinleri ve bu köydeki Suriyeli misafirlerle yaptığımız konuşmalardan ordunun henüz şehrin 13 km dışında olduğunu ve o bölgedeki 1000 nüfuslu Sermine köyüne saldırdıklarını, çok sayıda sivilin öldürüldüğünü veya yaralandığını öğrendik. Ancak konuşulanlarda çeşitli çelişki ve abartılar da tespit ettik. Ciddi bir alevi-sünni karşıtlığı/kışkırtmacılığı seziliyor. Cisir'i kuşatan ordunun İranlı olduğunu söyleyenler bile var. Önemli bir bilgi kirliliği olduğunu düşünüyoruz. Suriye'de yaşayan alevi kökenli Türkiye vatandaşlarıyla konuştuğumuzda bu bilgi kirliliğinin boyutları daha net ortaya çıkıyor. Antakya halkı benzer Alevi Sünni kışkırtmacılığının burada hortlamasından da korktuklarını ifade ediyorlar. Bunun ipuçlarını görmek de mümkün.

Suriye'den gelenlerin ve Güveççi köyü sakinlerinin akrabalarından aktardıklarına göre, Cisir kasabasına şu an kasabanın yerlisi hakim. Yabancı bir örgüt veya kuruluş yok. Devlet kasabayı tümüyle boşaltmış durumda. Kasaba halkı, kasabada orduya karşı mevzilenmişler. Kasabadaki orduya ait bütün askeri mühimmat halkın eline geçmiş. Hatta kasabanın etrafına tedbir olarak mayın döşemişler. 4 adet tanklarının bile olduğunu ifade ediyorlar. Ancak farklı kaynaklar ordunun, kasabanın dışında "100 tankla konuşlandığını" söylüyor.

Sınırın Altınözü ile Yayladağı arasındaki bölgede hiç bir Suriyeli asker yok. Suriye’nin köylerinden ve Cisir kasabasından otobüs, otomobil, traktör, hatta motosikletle sınıra sürekli kadınlar ve çocuklar taşınıyor. Kamplardaki nüfusun da çok büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşuyor. Taşıtlar sürekli gelip gidiyor. Bu faaliyetler Türkiye tarafından çok net bir şekilde görülüyor.

Son olarak şunu ifade edebiliriz. Devletin alışık olmadığımız olumlu bir refleksi ile karşı karşıyayız. Devletin, bütün kurumlarınca sahada olduğunu, özellikle Kızılay'ın ciddi bir şekilde güç sarf ettiğini söyleyebiliriz. Göçmenlerin bütün temel ihtiyaçları Kızılay tarafından karşılanıyor. Bölge esnafının da yardımlarını sistematik bir hale getirmeye çalıştığını da söyleyebiliriz.


Mehmet Yaşar SOYALAN
GYK Üyesi
MAZLUMDER İst.Şb.Bşk. Yrd.



Kaynak: http://www.mazlumder.org/haber_detay.asp?haberID=9745


Raporlar.jpg
Raporlar

Konuya Göre: Türkiye · Suriye · Yunanistan · Avrupa · Ortadoğu · Afrika · Asya · LGBTQ+ · İklim Mültecileri
Yıllara Göre: 1989 · 1999 · 2000 · 2001 · 2002 · 2003 · 2004· 2005 · 2006 · 2007 · 2008 · 2009 · 2010 · 2011 · 2012 · 2013 · 2014 · 2015 · 2016 · 2017 · 2018 · 2019 · 2020 · 2021 · 2022 · 2023