2008 yılı TBMM Genel Kurul Tutanakları

madde14 sitesinden
Şuraya atla: kullan, ara

TBMM Genel Kurul Tutanakları

2008 yılı TBMM Genel Kurul Tutanakları · 2009 yılı TBMM Genel Kurul Tutanakları · 2010 yılı TBMM Genel Kurul Tutanakları



23. Dönem 2. Yasama Yılı 47. Birleşim 09/Ocak /2008 Çarşamba

CHP GRUBU ADINA TAYFUR SÜNER (Antalya):


Şimdi, benim konuşma alanıma giren beşinci bölüme bakalım. İçinde neler var? İçinde tam dokuz kanun var; 4473, 4654, 4922, 5442, 5539, 5584, 5681, 5683 ve 5846 sayılı Kanunlar. On dakika içinde bu kanun üzerindeki değişiklikleri incelemeye çalışacağız. Bunu yapmak pek olanaklı değildir. Bu nedenle de ben şimdi, Denizde Can ve Mal Koruma Hakkında Kanun üzerinde yapılacak değişiklikler üzerinde durmaya çalışacağım.


Getirilmek istenen düzenlemelerle, yasaya aykırı taşımacılık yapan kaptan ve gemi sahiplerine verilen para cezalarında artış öngörülüyor. Ancak, ben, burada, belgesiz kaçak taşımacılık yapanlar için hapis cezasının kaldırılmasını anlamakta zorlanıyorum. Geçtiğimiz aylarda çok çarpıcı örneklerini yaşadık. Akdeniz ve Ege sahillerinde onlarca insan, kolay yoldan para kazanmak isteyen dolandırıcıların yüzünden denizde canlarını kaybettiler. Tabii, göçmen kaçakçılığı Türk Ceza Kanunu'nda düzenleniyor. Ama, yine burada da eğer yasa dışı yollarla izinsiz, belgesiz insan taşımacılığı yapılıyorsa bunun hapis cezası da olmalı. Hapis cezası vermek için illa da birilerinin ölmesi gerekmiyor. İnsanlar daha iyi şartlarda yaşama, iş bulma veya kendi ülkelerindeki çeşitli sorunlar nedeniyle batı ülkelerine göç etmek istiyorlar. Bunu da kaçak yollardan yapmaya çalışıyorlar. Türkiye bu noktada önemli bir geçiş noktası. Genelkurmay Başkanlığının sayfasındaki bilgilere göre yalnızca 1 ila 6 Ocak 2008 döneminde yakalanan kişi sayısı 516. Son on iki yılda Türkiye'de 617 bin kaçak göçmen yakalanmış. Bunların büyük bölümü deniz yoluyla Avrupa ülkelerine gitmeye çalışıyorlar. Bu da Türkiye'deki umut tacirlerini ortaya çıkarıyor çünkü talep yüksek. Kişi başı 1.500-2 bin dolar arası para alınıyor. Yani kolay kazanç. Şimdi göçmen kaçakçılığı kapsamına girmese de, bence caydırıcılığı sağlamak için, yasa dışı insan taşımacılığının önlenmesi için buraya hapis cezası konulmasının yararlı olacağını düşünüyorum.


23. Dönem 2. Yasama Yılı 47. Birleşim 09/Ocak /2008 Çarşamba

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak):


Şimdi, burada bir noktayı daha ifade etmek istiyorum. Bu, tabii ki değiştirilmesi gereken 127'nci maddede kaçak yolcu taşıma izni. Türkiye'nin yüz karasıdır bu göçmen kaçakçılığı, insan ticareti. Bizim Ege sahillerimizde, daha en son 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nde sahillere vurmuş insanların cesetleri ve her gün yaşadığımız bu manzara Türkiye'nin ayıbıdır. Yani, buna etkin bir önlem getirmek gerekiyor. Elbette ki, buradaki cezaların artırılmasıyla bunu sağlayamayız.


Sahil Güvenlik Komutanlığının bütçesini görüşüyoruz. Ege Bölgesi'nde, Ege kıyılarında kaç tane sahil güvenlik botu olduğunu biliyoruz. Bir tanesi Kardak'ı koruyor orada, çipura davasından, bir tanesi Foça'da, bir tanesi Çanakkale'de, bir de Rodos'un karşısında bir tane var. O ara boşluklarda, Ege kıyılarında isteyen o küçük botlarla, motorlarla kaçak göçmenleri götürüyor. Ama, burada bir şey kafama takılıyor. Yani, gümrüklerle ilgili, kapılarla ilgili bütçe sunuşlarında "Kapıdan çıkan her araç plakası bile izleniyor, denizde gezen her gemi bile izleniyor, onu tespit ediyoruz ekrandan." deniliyorsa, nasıl oluyor da göçmen kaçakçılığı bu kadar rahat yapılabiliyor, götürülebiliyor?


Bu konuda sadece ceza artırımı yeterli değildir, şüphesiz güvenlik önlemleri de, uluslararası göçmen kaçakçılığıyla mücadele, bunların hepsi bir arada bir bütün olarak yapılmak zorundadır.


23. Dönem 2. Yasama Yılı 50. Birleşim 16/Ocak /2008 Çarşamba

CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 19 milletvekilinin, insan kaçakçılığı ve yasa dışı göçmen hareketlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95)


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına


Günümüzün en zorlu sorunlarından birisi; sosyal düzenin korunması ile uluslar arası güvenliğin sağlanmasında tehlike oluşturan ve insan hakları, hatta yaşam hakları ihlallerine neden olan, yasadışı insan hareketleridir.


Ekonomik, sosyal veya siyasi nedenlerle yada iş bulma ve iltica gibi amaçlarla, yaşamakta olduğu ülkeyi terk etmek isteyen kişilerin yasadışı faaliyetleri, günümüzde hem transit ve hem de hedef ülke olarak, Türkiye'yi son derece de olumsuz etkilemektedir. Türkiye, iş bulma veya iltica amacıyla legal veya illegal yollardan gelenler için hedef ülke ve Türkiye üzerinden deniz veya kara yoluyla Avrupa'ya geçmek isteyenler için ise transit ülkedir.


Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle; savaşlar, ekonomik ve sosyal sorunların yaşandığı Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden, gelişmiş ve demokratik ülkelere yani Avrupa'ya yönelik yasadışı göç hareketlerine, güzergâh olarak en elverişli ülkelerden birisidir. Bu nedenle de, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren, yoğun şekilde yasadışı göç hareketlerine hedef olmuştur.


Nitekim, 2000-2006 yılları arasında toplam 488 bin yasadışı göçmen yakalanarak, ülkelerine geri gönderilmiş, yasadışı göçe karışacağından kuşku duyulan 88.771 kişinin de ülkemize girişine izin verilmeyerek, sınırdan geri gönderilmişlerdir. Kimlik veya pasaportu olmadığı veya imha edildiği nedeniyle uyruğu test edilemediği için, geçici ikamet belgesiyle Türkiye'de kalan, ama ilk fırsatta yasadışı yollardan Avrupa'ya geçiş için, özellikle İstanbul, İzmir, Muğla, Mersin ve Trakya illerimizde, son derece de kötü koşullarda barınan yasadışı göçmenlerin sayısı da tam olarak bilinmemektedir.


Üstelik bunlar, asayiş sorunlarına da neden olmaktadırlar. 2000-2006 yılları arasında toplam 83.563 yasadışı göçmen hırsızlık, gasp, kaçakçılık gibi suçlara karışmıştır. Yasadışı göçmenler, Türkiye'ye ekonomik olarak da yük olmaktadır. Nitekim Orta Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelen yasadışı göçmenlerin iaşe, barınma ve sınır dışı edilmeleri için 1999-2006 yılları arasında 12.693.329 YTL harcanmıştır.


Bununla beraber, Türkiye hem söz konusu göç hareketleri ve hem yasadışı göçmenlerin barınmalarını sağlamada yeterli önlemler almadığı ve hem de Türkiye üzerinden Avrupa'ya yönelik göç hareketlerinde, yaşamını yitiren yasadışı göçmenler nedeniyle, sık sık ağır eleştirilere muhatap olmaktadır. Yani, yasadışı göç hareketleri Türkiye için hem ekonomik, hem sosyal ve hem de siyasal sorunlara neden olmaktadır. Ayrıca, imajı da erozyona uğramaktadır. Yasadışı insan hareketleri ve bunları organize eden örgütler, mevzuatımızda göçmen kaçakçılığı olarak, TCK'mızın 79. maddesinde ifade edilmektedir. Ülkemizi ilgilendiren yönü ile yasadışı göç hareketlerini organize eden göçmen kaçakçılığı, aralarında yabancı uyruklu kişilerle birlikte, Türk vatandaşlarının da yer aldığı, uluslar arası suç örgütleri tarafından kontrol edilmektedir.


Yıllık cirosu 10 milyar doların üzerinde olan ve uluslararası organize suç örgütleri tarafından yürütülen göçmen kaçakçılığı, Türkiye'de 1990'lı yıllardan itibaren hız kazanmış, son yıllarda iyice artmıştır. Nitekim, 2000-2006 yılları arasında 6.624 göçmen kaçakçısı yakalanarak yargıya teslim edilmiştir. Yine, 2001-2006 sürecinde göçmen kaçakçılığı amacıyla, bazı limanlarımızdan Avrupa'ya toplam 20 geminin gittiği tespit edilmiş; aynı sürede göçmen kaçakçılığı yapıldığı nedeniyle, 155 tekne güvenlik güçlerimizce yakalanmıştır.


Keza, yine uluslar arası organize suç örgütleri tarafından kontrol edilen insan ticareti; mağdurların şiddet, zorlama ve kandırma yollarıyla tahakküm altına alınmasıdır. İnsan tacirlerinin amacı, mağduru cinsel yönden suiistimal etmek, zorla çalıştırmak veya organlarını çalmaktır. Bu suçun konusu ise, özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra oluşan devletlerde yaşanan ekonomik ve sosyal bunalımların ortaya çıkardığı mağdurlardır. İnsan ticareti faaliyetlerinde Türkiye hedef ülkedir. Bu suç daha çok eğlence yerlerinin, turizmin ve nüfusun yoğun olduğu yerlerde görülmektedir.


Bu bağlamda, son üç yılda 745 insan ticareti mağduru, tacirlerin elinden kurtulmuş veya kurtarılmış ve ülkelerine iade edilmiştir. Yine bu sürede toplam 863 insan taciri yakalanarak, yargıya teslim edilmiştir. TCK'mızın 80. maddesinde ifade edilen insan ticareti ile 79. maddesindeki göçmen kaçakçılığı iç içedir. Her ikisi de uluslar arası suç örgütlerinin kontrolündeki yasadışı insan hareketleridir.


Sonuç olarak, ülkemizde hem ekonomik ve hem de sosyal ve siyasal sorunlar yaratan ve Türkiye'nin ABD ve AB ülkeleri ile uluslararası insan haklarıyla ilgili kuruluşlar tarafından ağır biçimde eleştirilmesine neden olan yasadışı insan hareketleri ile bunları organize eden göçmen kaçakçılığının ve insan ticaretinin neden engellenemediği; yasadışı göçmenlerin hangi yollarla ve nasıl ülkemize girdikleri ve Türkiye'de barındırıldıkları sürede insan hakları ile uyumlu koşulların sağlanması için neler yapılması gerektiğinin tespiti için, Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını talep ederiz.


1- Ahmet ERSİN (İzmir)
2- Ali KOÇAL (Zonguldak)
3- Şevket KÖSE (Adıyaman)
4- Hulusi GÜVEL (Adana)
5- Osman KAPTAN (Antalya)
6- Ali Rıza ÖZTÜRK (Mersin)
7- Ali İhsan KÖKTÜRK (Zonguldak)
8- Ferit Mevlüt ASLANOGLU (Malatya)
9- Hikmet ERENKAYA (Kocaeli)
10- Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
11- İsa GÖK (Mersin)
12- Sacid YILDIZ (İstanbul)
13- Esfender KORKMAZ (İstanbul)
14- Mehmet Ali ÖZPOLAT (İstanbul)
15- Erol TINASTEPE (Erzincan)
16- Tekin BİNGÖL (Ankara)
17- Ensar ÖGÜT (Ardahan)
18-Turgut DİBEK (Kırklareli)
19-Tacidar SEYHAN (Adana)
20- Çetin SOYSAL (İstanbul)



23. Dönem 2. Yasama Yılı 91. Birleşim 16/Nisan /2008 Çarşamba

DTP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır)


119 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın beşinci bölümünün 75 ila 84'üncü madde başlıkları üzerinde Demokratik Toplum Partisinin görüşünü sunmak üzere yaptığı konuşmadan ilgili bölüm:


O nedenle, yine, ben dikkate alınmamasına karşılık 12.500 sığınmacı insanın bu yasa tasarıyla göz ardı edilen haklarına ilişkin bilgi sunmak istiyorum.


Şimdi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, aslında, resmî açıklamalarda 324 kişinin olduğunu söylüyor, ama, şu anda 12.750 kişi sığınmacı olarak. Ve örneğin, böyle bir tasarıda bunların haklarını gözeten bir düzenleme yok. Şimdi, nasıl olacak? Haklar ve özgürlükler evrenseldir, kimsenin diline, dinine, cinsiyetine bakılmazlığı esastır. Şimdi, onlar, örneğin geliyorlar doğu tarafından, zaten burada köprü olarak kullanılıyor. Sığınmacılık hakkına, biliyorsunuz, Cenevre Konvansiyonu'yla çekince konulmuştur; Afganistan'dan, Irak'tan, Sudan'dan, İran'dan, bilmem gelinmez; buraya gelirler. Burada da büyük bir rantla ticarete dönüştürülür ve o insanlar başka bir ülkeye transfer edilir. Ne zaman gündeme gelir bu? Gemiler karaya vurduğu zaman ya da insanların cesetleri karaya vurduğu zaman. Bu mudur vicdan? Oysa, yoktur insanın dilinin, dininin, cinsiyetinin kimliğinin ne olduğu; haklar ve özgürlükler evrenseldir.



23. Dönem 3. Yasama Yılı 16. Birleşim 12/Kasım /2008 Çarşamba

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, ülkemizdeki sığınmacıların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/282)


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına


Mülteciler ve sığınmacılar ülkemizde çoğu zaman kötü koşullarda yaptıkları yolculuklar sonucunda yakalanmaları ile gündeme gelmektedir. Uluslararası Af Örgütü'nün verilerine göre, Türkiye, zulümden kaçan binlerce kişi için bir sığınma yeri olarak görülmektedir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği 2007 yılında 4400 yeni Avrupalı olmayan sığınmacı başvurusu almıştır. Bu sayı 2006 yılı rakamlarından % 68 daha fazladır. 2007 yılında İran, Irak, Afganistan ve Somali'nin de aralarında bulunduğu birçok ülkeden toplam 12 bin 630 kişi Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin çalışma alanında yer almıştır. Bu sayılara ek olarak TSK tarafından, Ekim 2007'de açıklanan bilgilere göre 29 binden fazla düzensiz göçmen 10 ay içinde yakalanmıştır.


Ege Denizi'ndeki kazalarda 2000'li yıllara kadar yılda ortalama 10 kişi hayatını kaybederken bu sayı 2000'li yıllarda 100'e kadar yükselmiştir.


Yani her yıl sadece Ege kıyılarında 100'e yakın insan boğularak yine buna yakın oranda da sınırlarımız içerisinde ölümlerle sonuçlanan kazalara ve havasızlıktan ve ağır ve kötü yaşam koşullarından kaynaklanan ölümlere tanık olmaktayız. Coğrafi konumu nedeniyle tam da göç yolu üzerinde olan, bir transfer ülkesi olarak görülen ülkemizde maalesef henüz bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Sadece 1994 yılında çıkarılan bir yönetmelik mevcuttur. Uluslararası alanda ise; Türkiye'nin taraf olduğu 1951 Cenevre Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi bulunmaktadır. Türkiye tüm bu uluslararası sözleşmelerde hukuki bir sorumluluğun altına imza atmıştır.


Öncelikle, AB'ye uyum sürecinde, 2005 yılına kadar çıkarılacağı vaad edilen ancak daha sonra 2012 yılına ertelenen İltica Yasası'nın çıkarılması gerekiyor. Bunun da yaptım oldu zihniyetiyle değil, insani duyarlılığın yasanın geneline hakim olduğu, tüm sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerle yapılacak ortak bir çalışma ile hazırlanılması gerekiyor. Ülkemizde yaşanan olayların basit, sıradan olaylar gibi algılanmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Şu an Türkiye'de yaklaşık 15.000 kayıtlı sığınmacı ve iltica başvurusunda bulunan yabancı mevcuttur. Ülkemiz bir yandan AB üyeliği standartlarına kavuştuğunu, bir yandan Ortadoğu'da ekonomi ve demokrasi alanında en gelişmiş ülke olduğunu iddia ederken bizlere sığınan 15.000 kişinin barınma, sağlık ve korunma gibi temel ihtiyaçlarını yerine getirememektedir. Şu an hiçbir sığınmacının ücretsiz olarak sağlık imkânlarından faydalanamaması, çalışma izinlerinin bir Avrupa ülkesinden gelip ülkemizde çalışan bir meslek sahibiyle aynı prosedüre tabi olması, kendilerine herhangi bir maddi destek sağlanmadığı gibi her altı ay için 287,00 YTL ikamet harcı bedeli tahsil edilmek istenmesi ülkemize sığınanları daha da zor koşullara itmektedir.


Bir an önce Maliye Bakanlığının bu konuda gerekli çalışmayı yaparak sığınmacı ve sığınma başvurusu sahibi yabancıları bu ikamet harcından muaf tutacak yasal düzenlemeyi yapmalıdır.


Ayrıca, geri göndermeme ilkesi uluslararası mülteci hukukunun temel bir öğesidir. Türkiye'nin taraf olduğu 1951 Cenevre Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ile Türkiye bu ilkeye mutlak saygı göstermek hukuki sorumluluğu altında bulunmaktadır. Oysa Türkiye'nin son zamanlardaki bazı olaylarda bu ilkeyi ihlal ettiği basına yansımıştır.
Ayrıca haklarında yapılan idari işlemlerin yargısal denetim altına alınması koşullarının da fiili olarak engellenmesi sorunun bir başka parçası olarak karşımızda durmaktadır.


Ülkemizde mülteci ve sığınmacıların yaşadıkları sorunlar ve bu sorunların önlenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.21.10.2008


1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Ahmet Ersin (İzmir)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Mehmet Ali Susam (İzmir)
7) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
8) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
9) Rasim Çakır (Edirne)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Abdullah Özer (Bursa)
12) Kemal Demirel (Bursa)
13) Turgut Dibek (Kırklareli)
14) Bülent Baratalı (İzmir)
15) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
16) Rahmi Güner (Ordu)
17) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
18) Gökhan Durgun (Hatay)
19) Hüseyin Ünsal (Amasya)
20) Tekin Bingöl (Ankara)
21) Hulusi Güvel (Adana)
22) Tayfur Süner (Antalya)
23) Atila Emek (Antalya)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
25) Tansel Barış (Kırklareli)
26) Hüsnü Çöllü (Antalya)
27) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
28) Selçuk Ayhan (İzmir)